Ne güzel bir şarkıydı değil mi o 1975 senesinde Gökben seslendirmişti
daha sonra da Deniz Seki cover'lamıştı. Bu şarkının sözlerinin tamamı
gibi bir şey yaşamak isterdim ama olmadı... Sadece rüya gibi gelip
rüzgar gibi geçmesi oldu bu şarkıyla özdeşleşen yanı...
Soğuk
bir Ankara gününde doktor randevum için öğleden sonra dışarıda
olacaktım. Daha önce growlr adlı uygulamadan yazışmıştık birkaç kez.
Gittiğim hastane evine yakın olduğundan randevu sonrası bir kahve
eşliğinde yüz yüze tanışmayı istediğimi söyledim kabul etti saat 13:30
da buluşmak için sözleştik. Sonrasında bir mesaj yollayarak saat 15:30 a
ertelesek nasıl olur dedi tamam dedim ben de. Randevu ve zamanlama
konusunda çok hassasımdır sanırım 15 yıllık bir iş hayatım olmasının en
olumlu etkilerinden birisi bu. Saat 15:30 oldu ama hala ses yok...
Bekledim, bekledim, bekledim...
17:30
oldu ama hala bir ses çıkmadı yaşının da genç olduğunu hesaba kattım ve
dedim ki sanırım gelmeyecek boşuna vakit kaybının anlamı yok. Evime
döndüm ben de kapının önünde anahtarımı ararken aklıma 1 gün önce
giydiğim montun cebinde unuttuğum geldi. Eve birilerinin gelmesini
beklemek için arabama geri döndüm o sırada telefonuma bir mesaj geldi
"Okula gitmem gerekti kusura bakma seni de ekmiş gibi oldum" diye
yazmış. Buluşmaya gelmeyen birisi için asla tekrar bir adım atmam ama
sanırım eve de giremediğim için bir şans vermek istedim ve cevap olarak
"15 dakika sonra kahve dünyasında bekleyeceğim" yazdım. İlk başta çok
şaşırdı "ne yani buluşmaya gelmedim ve sen tekrar benim yanıma mı
geliyorsun" dedi. 15 dakika sonra kahve dünyasının önüne doğru yürüdüğüm
sırada başında beresi, yere kadar uzanan mavi tonlardaki atkısı, mavi
beyaz montu ve kulağındaki kulaklıktan gelen müziğe etraftaki insanların
bakışlarına aldırış etmeden bağıra çağıra eşlik eden sakallı genç bir
adam. Etraftaki herşey durdu sanki onu gördüğümde...
Gönderdiği
resimdeki gibi de değildi çok daha çekici bir adam duruyordu karşımda
kızıl sakalları vücuduna orantısız küçücük elleriyle. Selamlaştık ve
kahve içmek için mekana girdik... Konuşmaya başladık en son saate
baktığımızda saatin 12 olduğunu fark ettik ama ikimiz de o kadar
hoşlandık ki muhabbetten gitmek gelmiyordu içimizden. Daha sonra bir kez
daha buluştuk bu sefer daha önce hiç gitmediği Savoy'a gitmek istedi
beraber oraya gittik orada da aynı şekilde vaktin nasıl geçtiğini
anlamadan uzun uzun sohbet ettik. Bu sırada hoşlandığı adamdan bahsetti
bana ve kendisini yeni kabullendiği için bu süreçte nasıl yaklaşması
gerektiği konusunda bilgiler istedi benden. Anlattım nasıl ilerlemesi
gerektiğini sürecin yılbaşına birkaç gün kalmıştı bu konuşmayı
yaptığımızda. Sonrasında aklımdan çıkmadığını fark ettim hoşlandığı
kişinin anlattığı kadarıyla bir ilişkiye hazır olmadığından mı
bilmiyorum bana karşı bir yeşil ışık yakmış gibi bir izlenim oluştu.
Yılbaşı gecesi saatlerce mesajlaştık evde yalnız olduğumdan onun da
gelmesini istedim ama istediğim cevabı alamadım... Ertesi gün buluşmak
istediğini söyleyip beni aradı buluştuk ve yılbaşı gecesi hoşlandığı
çocukla beraber olduğunu anlattı bana.
Sonra yine
buluşmalar arabada oturup müzik dinlemeler, mekanlarda başını omzuma
yaslamalar, karşı tarafın ilgisizliğinden bahsetmeler, arabada elimi
tutmalar ve asansördeki o öpücük... Her şeyin farklı bir anlam
kazanmasını sağlayan hareketler oldu bunlar ve her zamanki gibi ben de
kapılıp gitmeye başladım...
Ağzından çıkan her söz o
kadar kıymetliydi ki o andan itibaren çık gel dediğinde en kısa
süresinde kapısında oluyordum. Saatlerce sıkılmadan oturuyorduk ve
sürekli birbirimizle olmak istiyorduk... Ya da sadece ben öyle
hissediyormuş ve yanlış anlıyormuşum bu hareketleri. Eğer birşeyler
yaşamak istiyorum demiş olsaydı gözümü kırpmadan ve sonunun ne olacağını
düşünmeden gideceği yere kadar gitmesi için elimden geleni hatta
elimden gelenin fazlasını yapmaya hazırdım... Çünkü böyle bir adamım ben
sevdiğim zaman gözüm hiçbirşeyi görmüyor ve aşırı derecede güveniyorum
kapılıp gidiyorum...
Ama o daha çok yeniyim bu ortamlarda, tanışmak istiyorum insanlarla, buluşmak, konuşmak, sevişmek istiyorum dedi...
Ve gitti...
geçmiş olsun kızım.
YanıtlaSil