29 Nisan 2014 Salı

Çak bir selam ;)



Uzun bir aradan sonra bir selam çakmam lazım diyerek oturdum bilgisayarımın başına. Uzun bir ara verdim bu sürede hayatımda çok inişli çıkışlı dönem, sağlık problemleri, yeni kararlar ve bir ton değişik ruh hali yaşadım… Bu kadar uzaklaşmak pek iyi değilmiş onu fark ettim biraz da. Çok takip edilen bir blog olmasa da yazmak beni rahatlatıyor.



Yine müzikten bahsetmek istiyorum bu yazımda. İlk selam çakmak istediğim de (ne kadar çok kullandım bu lafı aslında pek sevmem bu kaba tabirleri ama şimdi bahsedeceğim bahsedeceğim tekliden çok etkilendim.) Ayşe Hatun Önal 6 yıllık bir aradan sonra Alper Narman imzalı Çak bir selam adlı tekliğiyle tekrar müzik listelerine döndü. Ne kadar eleştirildiyse de bence yaptığı işler ve verdiği uzun aradan sonra kendisini geliştirmiş olması büyük bir başarı. Şarkı ve klip son derece eğlenceli olmuş. Sanırım klip televizyonlarda dönmeye başlayalı 3 hafta oldu fakat ben bu süre içerisindeki rehavetimden dolayı dün gece ilk kez arabamda sevgilimin sana bir şey dinleyeceğim demesiyle keşfettim şarkıyı. Hatta bir ara sosyal medya üzerinden dönen Ayşe Hatunun askerleriyiz geyiğine de bir anlam verememiştim. Umarım şarkı hak ettiği başarıyı elde eder ve 2014 yazına damga vuran şarkılar arasında yer alır.

Rehavet dönemimde boş oturmadım tabi ki  Uzun süredir söylentileri yayılan ve merakla beklediğim Yıldız Tilbe albümünü satın aldım. Sanırım şimdiye kadar bir albüm satın aldığım için 2. Kez pişman oldum. Bir prodüktörün ya da bir PR uzmanının Yıldızı alıp iyice silkmesi ve kendine gelmesi konusunda uyarması lazım. Özdemir Plak etiketiyle piyasaya çıkan albümde Yıldızın daha önce Emir, Ebru Gündeş, Tarkan, Deniz Seki gibi isimlerin seslendirdiği Eline Düştüm, Destur Çek, İşim Olmaz ve Seninle Çok İşim var gibi hitler de yer alıyor. Albümdeki düzenlemeler, Yıldız Tilbenin karakteristik şarkı söyleme tarzıyla uzaktan yakından alakası olmayan tarzı, Enstrümanlar gibi bir çok kulak tırmalayıcı unsur var.
Daha önce yaptığı televizyon programları ve sahne çalışmalarında kendisinden çok duymaya alıştığımız bu şarkıları albümde sanki bir yere yetişecekmiş gibi aceleye getirip alaycı bir şekilde söylemesine bir türlü anlam veremedim. Ya etrafındaki insanların yanlış yönlendirmesi ya da müzik kariyerini bitirme isteği olan bir insanın yapabileceği hatalar bunlar. Albümü alıp CD çalarıma taktığım andan itibaren uzun süre şaşkınlığımı gideremedim. Defalarca albüme baktım acaba bana yanlış bir albüm mü verdiler diye. Bu şarkıların bu şekilde harcanmasını hayret içerisinde dinlemek zorunda kaldım. Daha önceden bir albüm hazırlanma sürecini yakından takip ettiğim için, ne kadar zor şartlarda, ciddi bir emek ve zaman harcanarak bu tür bir çalışmanın ortaya çıktığını bilen birisi olduğumdan çok üzüldüm bu duruma. Umarım bir an önce silkinip kendisine gelir Yıldız Tilbe Müzik piyasası tam anlamıyla bir kurtlar sofrası olduğundan eskiden gelen şöhretin rahatlığı gibi bir durum günümüzde söz konusu değil…

15 Ocak 2014 Çarşamba

Hatayı nerede yapıyoruz acaba ?


Uzun zamandır işlerimin yoğunluğundan ve üşengeçliğimden kaynaklı bir kış uykusu modundan yeni çıkabildim. Bu günkü yazımın konusu son dönemde sıklıkla aldığım ayrılık ve ilişkilerdeki sorun haberleri. Yakın çevremdeki mutlu görünen çiftlerin farklı zamanlarda son 1 haftadır bu tarz söylemlerini duymak açıkçası çok canımı sıkıyor.

Kendi kendime düşündüğümde sorunun nereden kaynaklandığı konusunda farklı tezler öne attığımı fark ettim. İlk tezim (belki de en saçma olanı) astrologların devamlı bahsettiği ve benim de sürekli gülüp geçtiğim gezegenlerin burç üzerinde yarattığı olumsuz etki. Konu hakkında biraz daha detaylı inceleme yaptığımda bazı tahminlerinde haksız olmadıklarını gördüm. Gezegen konumları burçlar üzerinde zaman zaman olumsuz etki yaratabiliyor. Peki bu muydu asıl sorun ? Tabiki değil. Tamam birkaç burç üzerinde konumlarından dolayı olumsuz etkilenen burç var ama çevremdeki farklı burçtan olan arkadaşlarımın % 80’lik bir bölümünde sıkıntılar var. 

Farklı bir açıdan bakmak istedim bu tezim çürüdüğü için, bu konuda haklı olduğumu düşünüyorum aslında. Genel olarak ne istediğimizi tam olarak bilmiyor ve hep mükemmeli arıyoruz. Bu mükemmeli arama olgusunu bir kenara bırakmadıktan sonra da mutlu olmak gerçekten çok zor. İnsanları olduğu gibi kabullenmeyi öğrenmek için biraz daha aşk acısı yaşamak gerekiyor sanırım. Acılar insanı olgunlaştırıyor bu su götürmez bir gerçek peki bu acıları çekmeden de olgunlaşmak mümkün değil mi ? Bu sorunun cevabını net olarak veremiyorum. Zamanında çok hata yaptım ben de.

Çok sık yaptığımız bir hata da kendimiz olmaktan vazgeçme isteği. Neden insanlar böyle bir şeyi ister ki? Sonuçta birisi sizden hoşlandıysa farklı bir kişi olduğunuzdan değil “seni sen olduğun için” sevmeye başlamıştır bence. Alışkanlıkları, arkadaşlıkları ve yaşam tarzını değiştirmek anlamsız bence yeni birisi geldiğinde hayatımıza. Ve tüm ilişkilerde savunduğum nefes alma alanı bunu hem kendimiz hem de karşımızdaki kişi için oldukça fazla bırakmakta fayda var. Sonuçta insanlar birbirlerinin hayatlarını zorlaştırmak için değil birlikte keyif almak için birliktelik yaşıyorlar. Karşınızdakinin hayatına ne kadar çok müdahale ederseniz ayrılık çanlarını çalmaya o kadar yakınlaşıyorsunuz bilerek ya da bilmeyerek.


Sanırım bu konuda bayağı birikmiş söyleyeceklerim. Sonuç olarak söylediğim gibi uzun süreli birlikteliğin ana maddesi kişisel özgürlükleri kısıtlamamak, karşındakini fazla bunaltmamak (7/24 iç içe olmak çok iyi bir fikir değil) ve en önemlisi nefes alma alanı bırakmak. Bu kriterlere dikkat ettikten sonra herkesin hayal ettiği uzun süreli ilişki için ilk temelleri atmış olabilirsiniz belki de…