31 Aralık 2013 Salı

Mutlu Yıllar


2013 sanırım içerisinde 13 rakamı olmasından dolayı ben ve çevremdeki sevdiğim kişiler adına her anlamda berbat bir yıl oldu. Umarım 2014 bomba gibi gümbür gümbür gelir ve herkesi istediği güzelliklere kavuşturur. Herkese Mutlu Yıllar diliyorum...

17 Aralık 2013 Salı

Benim Çocuğum


 Geçtiğimiz hafta uzun zamandır izlemek isteyip, hep bir aksilik çıkması sonucu gösterimde olduğu süre içerisinde sürekli kaçırdığım Can CANDAN’ın LİSTAG aileleri ile hazırlamış olduğu Benim Çocuğum belgeselini izleme fırsatı buldum.

Öncelikle LİSTAG’dan biraz bahsetmek istiyorum. Lambda İstanbul oluşuşumu altında buluşan LGBT(Lezbiyen Gay Biseksüel Transeksüel) bireylerin ailelerini bir araya getiren topluluğun adı. LGBT ailelerinin Homofobi, Transfobi, Anayasal Eşitlik ve daha bir çok alanda çalışma yaptığı bir oluşum.
Belgesele dönecek olursak böyle bir projeye imza attığı için Can CANDAN’a binlerce kez teşekkür etsem azdır diye düşünüyorum. Ailelerin çocukları ile ilgili gerçeklerin farkına vardıklarında yaşadıkları duyguları tüm samimiyetiyle izleme fırsatı bulacaksınız. O kadar içten duygular ki zaman zaman gözyaşlarımı tutamadığım bir çok yer oldu belgeseli izlerken. Aile desteğinin bir insanın hayatında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtladı bu belgesel.

Can CANDAN
Avrupa Birliği İnsan Hakları Film günleri kapsamında yapılan özel bir gösterimde LİSTAG aileleri ve Can CANDAN’ın katılımıyla birlikte Büyülü Fener Sinemasında izlediğim belgesel sonrasında LİSTAG aileleri ile yapılan bir söyleşi de oldu. Burada filmde yer alan Sema Anne, Pınar Anne, Şule ve Ömer, Murat Baba kendilerine sorulan soruları cevapladılar. Kendisine söz verildiği sırada Pınar Anne kızını sahneye davet ederek onunla gurur duyduğunu söylediği an ben de gözyaşlarımı tutamadım. Annelik böyle bir şey dedim içimden. Her ne olursa olsun aile desteğinin arkanda olduğunu hissettiğin zaman aşılamayacak hiçbir sıkıntı olmadığını anlatan bir andı bu benim için.
Gösterim Sonunda Yapılan Söyleşiden Çektiğim Bir Kare
Sanırım tekrar büyük sinemalarda gösterimi yapılmayacak ama belgeselin DVD’si 19,90 TL etiketiyle raflarda yerini aldı. Kendime bir tane edindim siz de mutlaka alıp hem bu muhteşem ailelere destek olun hem de insanları bilinçlendirmek adına ulaştırabildiğiniz kadar bu belgeseli ulaştırın diyorum.

4 Aralık 2013 Çarşamba

Gerçek bir başarı mı ? Viral reklam mı ?



O Ses Türkiye yarışmasının ilk sezonuydu, çok erkeksi tavırları olan bir kız Joss Stone’un You Had Me adlı parçasını seslendirdi. O zamanlar jüri koltuğunda oturan Hülya Avşar bu kızı takımına almak için butonuna bastı ve bir kızın hayallerini gerçekleştirmek için ilk adımı attı. İrem eleme aşamalarını geçerek canlı yayınlara kadar geldi. O dönemde bir Cher şarkısı olan strong enough’u seslendirmesi çok hoşuma gitmişti. Her neyse gel gelelim yarışma bitti, İrem birinci olamadı. Aradan çok zaman geçmeden radyolarda birden bir şarkı çalınmaya başlandı. Bir Melih Kibar bestesi olan Bensiz Yapamazsın Melih Kibar’ın son eseri olarak bilinen bu bestesini adı hiç duyulmamış bir kızın seslendirmesi beni çok şaşırttı açıkçası.

Radyolarda da sıkça duyduğum parça sonrası ikinci bomba geldi Düşler Ülkesinin Gel Git Akıllısı yepyeni bir Sezen Aksu parçası. Müzik dünyasını takip edenler az çok bilirler Sezen Aksu şarkısı almanın ne kadar zor olduğunu, Sezen seçicidir bu gibi konularda haklı da adı duyulmamış bir isme bir marka emanet etmek riskli bir karar. İrem Derici bu işin altından da kalkmayı başarmış tebrik etmekten başka bir şey diyemiyorum. Biraz araştırayım dedim ben de bir yarışma sonucu gündeme gelen bu kız neyin nesi? Araştırırken karşıma çıkan ilk isim ünlü Marka reklam ajansının sahibi Hulusi Derici oldu. Hani şu ses getiren Zeki Trikonun hıyarlı patlıcanlı billboardlarını hazırlayan, Regal firmasının tokatlı reklamlarını hazırlayan ajansın sahibi. İster istemez günümüzde sıkça kullanılan bir reklam tekniği olan viral reklam mı diye düşündüm. Sonuçta yeni bir ismin müzik piyasasında benimsenmesi çok zor bu günlerde. Ya eskiye dayalı bir vokalistlik, ya bir ünlü keşfi ya da bir yarışmada birincilik(gerçi 2003 senesinde başlayan popstar yarışmalarından günümüze kadar geçen süreçte başarılı bir isim piyasaya çıkmadı da…) olması gerekiyor.


O yüzden aklımı bu sorularla bozmuşken İrem Dericinin 3. Single’ı piyasaya çıktı. Bu singledaki sözleri adı duyulmamış isimlerin yazması ve Sevgi Olsun Taştan Olsun isimli parçanın başarısı İremin pop müzik kariyerinde emin adımlarla ilerleyeceğinin kanıtı bence. Albümde bir diğer bomba da sözlerini Gökhan Şahin müzik ve düzenlemesi Emrah Karadumana ait Zorun Ne Sevgilim adlı parça, şarkıyı çok sevdiğim bir arkadaşım sayesinde dinlemiştim ilk olarak. Ne kadar 90’lar aşığı olduğumu bildiğinden otururken birden çalmaya başladı bu şarkıyı. Aşırı derecede hareketli ve buram buram 90’lar kokan bir parça. Aşırı derecede Sezen Aksunun Oldu mu parçasına benzese de sevdirmeyi başardı kendisini. Yaz başında çıksaymış daha sık duyabilirdik diye düşünüyorum. 




İrem için de son bir eleştiri yapıp yazıma bir son vereceğim. Katıldığı tv programlarında çok umursamaz ve erkeksi tavırları rahatsız ediyor zaman zaman bununla ilgili de imaj danışmanından yardım alırsa daha başarılı olacağına inanıyorum. Yolu açık olsun…

3 Aralık 2013 Salı

Aman LPG Canım LPG artık sana sana sana muhtacım LPG :)



LPG 2006 senesinden beri ekonomik ve çevre dostu olduğundan dolayı kendime ait olan arabalarımda LPG (Likit Petrol Gazı) kullanıyorum. LPG ile tanışmam 1997 senesine dayanır, babamın bu sistemi çok erken keşfetmesi sayesinde Türkiyede ilk LPG’li araç sahiplerinden biriydik. Sistem benzine oranla büyük bir yakıt tasarrufu sağlamıştı geçtiğimiz yıllarda. Sağlamıştı diyorum çünkü bugün sessiz sedasız yapılan zam sonucundan dün akşam litresini 2,45 TL den aldığım LPG bugün itibariyle 3,11 TL. Son yıllarda benzindeki fiyat artışından dolayı insanların daha ekonomik olan bu yakıtı tercih ettiğini görenler boş durur mu hiç ? Kullanım bu kadar arttıysa biz de zam yaparız diyerek yaklaşık % 25 oranında bir zammı yerleştirmişler. 

Sanırım yakında biz de arabaları
atlara çektireceğiz Ajda gibi :P
Neden mi bu kadar kızdırdı beni bu hadise, şöyle açıklayım sizlere ; LPG (Likit Petrol Gazı) dediğimiz şey petrolün rafineride işlenmesi sırasında çıkan, çok düşük bir üretim maliyetiyle elde edilen (hatta maliyet bile diyemeyiz çünkü petrol işlenmesi sırasında çıkan bir atıktır) bir yakıt türüdür. Benzin ve motorine oranla çok daha az karbon salınımı yaparak doğayı daha az kirleten bir yakıt türüdür. Ülkemizdeki uygulamaların aksine yurt dışında LPG’li araç kullanımına teşvik amacıyla daha düşük vergiler vs. gibi uygulamalar da bulunmaktadır.

Bilinenin aksine LPG’li araçlar Benzin ya da Dizel araçlara oranla daha güvenlidir. LPG tankları araçlarımızda bulunan benzin depolarından daha sağlam bir maddeden yapılmaktadır ve doğru şekilde montajı yapıldığında kaza vb. durumlarda riskli bir durum oluşturmamak üzere çeşitli güvenlik sistemlerine sahiptirler.

Persepolis




2007 Fransız yapımı siyah beyaz bir animasyon filmi Persepolis. Daha önce çizgiroman şeklinde yayınlanmış filmin konusu İslam devrimine tanıklık eden küçük Marjane ve Ailesinin yaşadığı olaylar. Geçen gün alkislarlayasiyorum.com sitesinde küçük bir kısmını izlemiş ve çok etkilenmiştim. Bugün nihayet fırsat buldum ve izledim bu dokunaklı filmi.

Şah yönetimindeki olumsuzluklardan kurtulmak  için bir kaçış olarak görülen devrim sonucu insanların yaşadığı olayları konu alıyor film ve küçük Marjane’in gözünden aktarılıyor olaylar. İlk etapta ailenin devrim sonunda olumlu gelişmeler olacağına dair beklentilerini görüyoruz. Sonrasında gelen yasaklar sonucu insanların özgürlüklerinin nasıl kısıtlandığını, ülkesini seven insanlara yapılan haksızlıkları ve bana göre en önemlisi kadınların toplumda hiçe sayılmasını üzülerek izledim.

Müzik dinlemenin, moda dergisi okumanın, içki içmenin, bekar bir erkekle bir kadının aynı araçta seyahat edemeyeceğinin ve bunun gibi bir ton günlük aktivite olarak adlandırdığımız olayların birden bire yönetime gelenler tarafından kısıtlanmasını görmek cidden dehşete düşürücüydü.
Filmde geçen bazı sahnelerde günümüz Türkiyesiyle yaptığım karşılaştırmalar sonucu sık sık acaba ? diye sormaktan alamadım kendimi. Ülkemi bu kadar severken ve ülkeme yararlı olmak için elimden geleni yaparken bu tarz yasaklar karşısında ne yapardım diye düşündüm bir de. Sanırım ben de küçük Marjane’in ailesinin kızlarının iyiliği için yaptığı şeyi yapıp istemeyerek de olsa uzaklaşmak zorunda kalırdım geride sevdiklerimi bırakarak.


Marjane Satrapi

Mutlaka izlenmesi gereken bir film diye düşünüyorum. Çok yalın ve güzel bir animasyon filmi. Siyah beyaz ve abartıdan uzak ama bu haliyle bile etkilemeyi başarıyor. İyi seyirler.

22 Kasım 2013 Cuma

A tribute of Winamp

Winamp 1
Hiç unutmam 1998 senesinin sıcak bir yaz gününde kuzenim içerisinde 150 adet parça bulunduğunu iddia ettiği bir CD ile bize gelmesiyle başlamıştı Winamp'la tanışma öyküm. Şimdiye kadar elime geçen tüm CD'lerde maksimum 15 hadi taş çatlasın 18 parça bulunuduğundan hemen bu mucizevi CD'yi babamın eve aldığı teknoloji harikası Incredible Surround teknolojisine sahip 3 CD çalarlı müzik setine taktık ve şarkıları dinleyeceğimizi sanıp beklemeye başladık. 

Bekledik, bekledik, bekledik.... Herhangi bir şarkı başlamadı. Biz de kuzenimle hemen CD'yi aldığı dükkana gidip satıcı adama çok bilmiş bir edayla bu CD bozuk geri iade etmek istiyoruz diye söylenmeye başladık. Adam elindeki CD'yi bilgisayarına taktı ve bir program açtı... Ama o da ne CD birden çalmaya başladı kuzenimle şaşkın bir ifadeyle birbirimize bakmaya başladık. O sırada satıcı adam bilgisayarınızda Winamp yüklü mü diye sordu ikimiz de hayır cevabını verdik. Sonra satıcı adam gayet ukala bir tavırla MP3 diye bir olayın varlığından bahsetmeye başladı. Sonra bir diskete (o zamanlar flashdisk diye bir şey olmadığından 1.44 MB büyüklüğünde disketler aracılığıyla veri taşımaya çalışırdık nereden nereye...) MP3 çalmak için gerekli olan Winamp isimli programı yükledi.


Winamp 2
Eve geldik bilgisayara yükledik Winampı ve gerçekten satıcının idda ettiği gibi 150 parçanın bulunduğu CD'yi çaldık. İşte böyledir Winampla tanışmamız. O günden sonra internetin de evime girmesiyle winamp da gelişti Eylül 1998'de 2. versiyonu çıkmasıyla vazgeçilmez programım oldu Winamp. Kişiselleştirme seçenekleri, hızlı oluşu, listeleme özellikleri, şarkı geçiş efektleri ve daha bir çok özelliği sayesinde bilgisayarda da müzik dinlemenin keyifli olduğunu öğrenmem Winamp sayesinde olmuştur.

O kadar benimsemiştim ki Winampı ilk akıllı telefonum olan Nokia 3660'ı aldığımda ilk işim telefona Winamp'ın symbian versiyonunu yüklemek oldu. Bilgisayara her format atışımda ya da yeni birisi bilgisayar aldığında incelerken ilk kurduğum program Winamp olmuştur. 


Winamp 5
Dün gazetede gördüğüm haber beni nedense çok üzdü. Aralık ayı itibariyle 5.0 sürümüyle Winamp tarihin tozlu sayfalarına karışacak. :( Düşünüyorum da insan neden bir bilgisayar yazılımına bu kadar bağlanır, sanırım en büyük etken anlaşılır ve kolay kullanılabilir olması. Bundan sonra yeni bir versiyon yayınlanmayacak olması cidden üzücü. Windows Media Player gibi kullanışsız bir müzikçalar kullanmaktansa Winamp'ın ilk sürümünü kullanmaya devam edeceğim ben. Ve bu anlamsız yazımı Winamp'a hoşçakal diyerek noktalıyorum...

19 Kasım 2013 Salı

Proje 2



Son günlerde teaserları elden ele dolaşan Erdem Kınay’ın ikinci stüdyo albümü nihayet müzik marketlerde yerini aldı. Ben de ilk albümü çok beğendiğimden dolayı hemen 2. Albümü almak üzere yola koyuldum. (Tereddüt etmeden albümünü aldığım çok az şarkıcı olduğunu da belirtmek isterim.) Albümde sözlerini Deniz Erten’in yazdığı 6 parçayı Sibel Can, Demet Akalın, Murat Boz, Bengü, Merve Özbey ve Aynur Aydın seslendirmiş. 9 parçadan oluşan albümde geri kalan 3 parçanın da biri Sibel Can’ın seslendirdiği alkışlar parçasının akustik versiyonu diğer 2 şarkısı da Proje albümünde yer alan Yorum Yok ve Duman’ın DJ Eyüp Remix versiyonları.

Merve Özbey
Albümü tereddütsüz almamdaki en önemli etken içerisinde Merve Özbey gibi bir vokali barındırıyor olmasıydı şüphesiz. Neden hala bu güçlü sesin kendi kanatlarıyla uçmasına izin vermiyorlar hala anlam veremedim. Umarım bu sessizliğin nedeni hazırlanmakta olan ve tarzı Merve Özbey’in sesine yakışacak parçalar içeren bomba gibi bir albümdür. 


Neyse albüme geri dönecek olursak Erdem Kınay ve Deniz Erten yapmış yine yapacaklarını. Sibel Can gibi bir isme elektronik tabanlı bir şarkı söyletmek gerçekten cesaret gerektirecek bir iş. Bu işin altından güzelce kalkmışlar. Şarkıya da ismini veren alkışlar Sibel, Erdem ve Deniz üçlüsüne gelsin o zaman. Demet Akalın şarkının hakkını vermiş yine (Yiğidi öldür hakkını ver demişler ne kadar sesinin olmadığına inansam da bu tarz şarkıların gerçekten hakkını veriyor bence başarılı olmasa piyasadan şimdiye kadar çoktan silinip giderdi. Doğru insanlarla çalışıp halkın istediğini verebiliyor. Başarılı bir insanı takdir etmekten başka bir şey yapmamak lazım diye düşünüyorum.) Murat Boz bu albümde sanırım işlerinin yoğunluğundan dolayı çok başarılı bir performans sergileyememiş. Bengü her zamanki alışılmış çizgisinde hakkını vermiş şarkının, mekanlarda sıkça duymaya başladım. 

Merve Özbey tarzının dışında olmasına rağmen (kesinlikle bu kız arabesk – fantezi söylemeli) kendisini defalarca kez dinletiyor. Aynur Aydın Avrupa standartlarındaki yeni yeteneğimiz, Erdem Kınaya özellikle Merve Özbey ve Aynur Aydın gibi yeteneklere isimlerini duyurmak için bu fırsatı verdiğinden dolayı çok teşekkür ediyorum. 

Genel olarak zamanlaması biraz yanlış olsa da (yazın başında çıksaydı daha çok dinlenir ve daha başarılı bir satış grafiğine ulaşırdı diye düşünüyorum.) başarılı bir çalışma olmuş. Umarım hak ettiği yeri bulur bu güzel albüm.